Ekonomi

Atalarından kalan asırlık üzüm bağlarını ayakta tutmak için çabalıyor

Atalarından kalan asırlık üzüm bağlarını ayakta tutmak için çabalıyor

ANTALYA – Antalya’nın İbradı ilçesi Ormana mahallesinde yaşayan 70 yaşındaki Şevket Kocakulak, atalarından kalan asırlık üzüm bağlarını gelecek kuşaklara taşıyacak. Emekli olduktan sonra çiftçilik ile uğraşan Şevket Kocakulak, Ormana ‘da atalarından kalan üzüm bağlarında 4-5 asırlık çavuş üzümü, dimrit, areli, ve Antalya’nın mor üzümü gibi çeşitler olduğunu söyledi.

Emekli olduktan sonra hobi olarak bağcılık yapmak istediğini anlatan Kocakulak, “Dedemden kalan üzüm bağlarımız vardı. Bu bağcılığı yeniden yaşatmak için emek vermeye başladım. Eşim ile birlikte emekliyim. Bu bağcılığı geliştirmeye çalışıyorum. Atalarımızdan kalan asırlık üzüm çeşitlerinin yetiştirilmesinin devamı için çocuklarıma bırakmak istiyorum. Bazı kişilere de bu işin nasıl olacağını göstermeye çalışıyorum” dedi.

“Ormana’nın üzümü de, pekmezi de meşhurdur”

Ormana’nın hem üzümü, hem de pekmezinin meşhur olduğunu dikkat çeken Kocakulak, “Ormana’nın areli, dimrit, çavuş üzümü meşhurdur. Bağımın içinde de bu çeşit üzümler mevcuttur. Dedemden atamdan kalan tevekleri zamanla yaşlanan tevekleri yatırıyoruz. Gençleştiriyoruz. Yeniden üretime geçiriyoruz. Areli, dimrit ve çavuş üzümümleri bu yörenin üzümleridir. Bunu herkes bilir. Areli, dimrit ve çavuş üzümleri denince halk bilir. Bu cinslerin hem üzümü, hem de pekmezi meşhurdur. Bu üzümler nedeni ile Ormana’da 50 yıldır festival düzenlenmektedir. Herkes festivalimize gelir üzümlerimizi yer” diye konuştu.

“7 kilogramdan 1 kilogram pekmez çıkar”

Dimrit üzümü çok tatlı ve ince kabuklu pekmez üzümü olduğunu söyleyen Kocakulak. “Normal ziraat üzümlerinden 15 kilodan bir kilo pekmez olurken, dimrit üzümümüz 7 kilodan bir kilo gram pekmez verir. Ereğli üzümü keza öyledir. Bundan da sucuk ve pekmez yaparız. Müşterisi her zaman hazırdır. Burada eskiden bağcılık çok meşhurdu. Zamanla Ormanalıların bir çoğu İstanbul ve Antalya’ya göç etmiş gitmiş. Eskiden herkes bağında otururdu, bağ bozumuna kadar üzümleri beklerdi. Kuşlardan korurdu. Fakat şu anda eski bağcılık yok. Ben şu anda bağımda bulunan üzüm teveklerinin üzerine naylon çektim. Kuştan, yağmurdan, çiğden etkileniyor. Çareyi bunda buldum. Yoksa üzümler ince kabuklu olduğu için kuşların hakkından gelemiyorsun. Bunlara çocuk bakar gibi bakıyorum” diye konuşan Kocakulak, şöyle devam etti.

“Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur”

Ormanada bağcılık ebelerimizden, dedelerimizin 500-600 yıl öncesinden gelen bir gelenektir. En meşhuru dimrit üzümüdür. Bu bölgeye has bir üzümdür. Dedelerimiz asırlar önce Bursa, İzmir taraflarına gittiklerinde bunların aşılarını getirmişler ve ekmişler. İnce kabuklu ve çok lezzetlidir. Sulu ve tatlıdır. Yemesi çok güzel ve lezzetlidir. Areli üzümü yemek için, dimrit üzümü ise sulu ve pekmez içindir. Yine Antalya’nın mor üzümü de ormanada meşhurdur. Buda atalarımızdan kalmadır. Ben bağcılığa 15 yıl önce başladım. Dedelerimizden kalan bu üzümlerin yaşaması için benden sonrada gelecek nesillere aktarmak istiyorum. Onun için bende çocuklarıma nasihatte bulundum. Bu işi öğrettim. Bu üzümü yetiştirmeleri için çocuklarıma ölünceye kadar nasihatte bulunmaya devam edeceğim. Eskilerin söylediği gibi bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur demişler. Bakarsan yetiştirirsin. Eskiden yokluk kıtık varmış. O zamanlarda üzümleri yetiştirip pekmez yapıp yerlermiş. Sofralarının en büyük katıklarıymış” şeklinde konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu